🧠 Bölüm 1: Bilmek ve Anlamak Üzerine Meditasyonlar

Burak Albayrak
4 min readDec 4, 2021

--

Neden?

Yaşam tarihin hiç bir döneminde insanlar için tamamen anlaşılabilir olmamıştır ve edinebildiğimiz data (veri) ile temel bir bağı vardır. Çünkü veri gelir, işlenerek bilgiye dönüştürülür. Bilgiler bazen doğru bazen yanlış şekilde uçtan uca eklenir ve bir anlam kazanır. Ancak etrafımızdaki tüm veriyi işleyemediğimiz gibi, veriyi kayıt altına alamıyoruz. Tamamını yorumlamaya şansımızın olmadığı veri dağları ile kuşatılmış durumdayız. Bunların sadece küçük bir kısmı duyularla algılanabilir, bir kısmı duyularla algınalamaz ama yardımcı araçlarla ölçülebilir, tespit edilebilir. Bir de hiç birimizin bilmedikleri var.

İnsanlığın tüm bilgisi, belirsiz, kesin olmayan ve kısmidir. (All human knowledge is uncertain, inexact, and partial.)

Bertrand Russel (1872–1970)

Etimolojik olarak Latince “verilen şey” (datum) kökeninden gelen data, kendiliğinden verilen ya da sunulan, taşınabilir, işlenebilir, birleştirilebilir ve tekrar kullanılabilir hatta tüm bu işlemleri farklı kombinasyonlarla, sonsuz kere itere edilebilir şeydir. Veri, gözlerimizi odakladığımız her noktada, işittiğimiz her bir seste, tenimizle hissettiğimiz her sıcaklıkta bize akmaya devam ediyor. Akan veriyi önce biyolojik almaçlarımızdan, sonra zihinsel filtrelerimizden geçiriyoruz. Eğer bizim için değerliyse, gelecekte kullanacağımıza inandığımız verilerden, bilgi yığınları oluşturmak için not alıyoruz.

Bir şeyi anlamak için sadece not almak yeterli değildir, deneyim de gereklidir. Bilmek ve anlamayı ayrıştıran en önemli faktör budur. Bu yüzden bilmek ve anlayışa sahip olmak farklı iki şeydir. Eğer anlam bilgiden türetiliyorsa ve bilgi de bizim veriyi yorumlamamızsa; betimleme, yorumlama, kavramsallaştırma, kuramsallaştırma gibi anlamaya dayanan her şey, bireysel ya da toplumsal deneyim ile alakalıdır. Özetle verinin anlamlanması yolculuğunda duyular bilgiye, bilgi anlamlara, anlamlar kavramlara, kavramlar da bilime dönüşür.

“Bilgi (solda) ve deneyim (sağda) arasındaki fark”

Bilgi ile anlamak arasındaki ilişkiyi; define aramak ile aşkı aramak arasında bir yere konumlandırıyorum… Define aramak, aşkı aramaktan daha kolaydır. Çünkü define ararken kriterler bellidir. Bilgiyi aramak da define aramak gibidir. Kriterlerimiz genelde bellidir. Anlamaya çalışmak daha çok aşkı aramaya benzer. İnsanın bilmediğine aşık olması da rastlantısal değildir.

2014 yılında Yale Üniversitesi’nde yapılan “Açıklama Arama: İnternet, bilgi tahmin etmeyi nasıl etkiler” araştırmasında, deneklere sorular soruluyor. Denekler iki gruba ayrılıyor, internet erişimi olanlar ve olmayanlar. İnternetten kaynak belirtmesi istenen denekler, ikinci tur sorularda daha kararlı olarak gözlemleniyorlar. Başka bir ifadeyle, bu bilgilerin kendilerinde olduğuna inanıyorlardı.‌

2015 yılında yapılan benzer bir araştırma, Toronto Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. “Cevaplar parmaklarınızın ucunda: İnternete erişim soruları cevaplama isteğini etkiler” başlıklı araştırmadaki fark, eğer doğru cevabı veremezlerse, internette araştırmak serbestti. Bu durum cevaplarının doğruluğunun, kontrol edilebilir olmasını mümkün kılıyor. Araştırmanın öne çıkan sonuç maddeleri aşağıdakilerdir:

  1. İnternet erişimi sorulara gönüllü cevap verme isteğini azaltır.
  2. İnternet erişimi bellek raporlarındaki bilgilerin kalitesini artırabilir.
  3. İnternet erişimi bellek raporlarındaki bilgi miktarını azaltabilir.
  4. İnternet erişimi mevcut olduğunda bilme hissi daha düşük olabilir.
  5. İnternet erişimi metabilişsel izleme ve kontrol süreçlerini etkileyebilir.

“Transactive memory” (geçişken bellek), ilk defa 1985 yılında Daniel M. Wegner (1948–2013) tarafından öne sürülmüş psikolojik bir hipotezdir. Bir önceki bölümde bahsedilen, bilgi ve internet ilişkisini inceleyen iki deneyin de inceleme konusudur.

Wegner, 2013 yılında yayınlanan “İnternet, Anılarımız için Harici Bellek Oldu” yazısında internetle kurduğumuz zihinsel ortaklığı ele alıyor.

Özet (IN BREEF)

1. Hatırlamak geleneksel olarak sosyal bir girişimdir. Bir kişi hindi pişirmeyi bilir. Partneri ise, lavabo sızıntısının nasıl düzeltileceğini hatırlar. (Remembering is traditionally a social enterprise. One person knows how to cook a turkey. A partner recalls how to fix the leak in the sink.)

2. İnternet her şeyi değiştirir. Neredeyse her yerde bulunan çevrimiçi erişimle, bir çok kişi bir arkadaşına telefonla sormak yerine, ilk önce akıllı telefonuyla internette arama yapabilir.(The Internet changes everything. With nearly ubiquitous online access, many people may first perform a smartphone search rather than calling a friend.)

3. Kişisel anılar ve İnternet’te dağılan bilgiler arasındaki sınırlar bulanıklaşmaya başladığında, her zaman çevrimiçi olmak öznel benlik duygusunu değiştirir. (Being online all the time changes the subjective sense of self as borders between personal memories and information distributed across the Internet start to blur.)

İnternet bilgiyi saklar, bir soruyu cevaplarken veriyi kullanır. Şaşırtıcı olarak bizimle insan gibi etkileşime geçerek doğum günlerimizi hatırlar, sesli komutlarımıza yanıt verir. (The Internet stores information, retrieves it in response to questions and even interacts with us in surprisingly human ways, remembering our birthday and even responding to voice commands.)

Hesaplama ve veri aktarımındaki ilerlemelerin zihin ve makine arasındaki çizgileri bulanıklaştırması, insan bilişinin bellek ve düşüncedeki bazı yetersizliklerini aşmamızı sağlayabilir. Ancak bu değişim kendi kimliğimizi kaybetme tehlikesi içinde olduğumuz anlamına gelmiyor. Benliği sadece daha büyük bir şeyle birleştiriyoruz, sadece diğer insanlarla değil, dünyanın gördüğü her zamankinden daha güçlü bir bilgi kaynağıyla geçişken bir ortaklık kuruyoruz. (As advances in computation and data transfer blur the lines between mind and machine, we may transcend some of the limits on memory and thought imposed by the shortcomings of human cognition. But this shift does not mean that we are in danger of losing our own identity. We are simply merging the self with something greater, forming a transactive partnership not just with other humans but with an information source more powerful than any the world has ever seen.)

Belleğin geçişkenliği sadece internet ya da sosyal iletişime dayalı değildir. Resimler, kitaplar, not defterleri, telefonun yanına koyulan kulaklık, ağaca kazınan kalp de belleğin aktarımına örnektir. Yıllar sonra not defterlerinize baktığınızda belleğinizde bir çok şey canlanır. Telefonun yanındaki kulaklığı kolay kolay unutmazsınız.

Ancak internetin bir bölümü ile belleğinizi birleştirmenin başka sonuçları da vardır. Zihin ve makine arasındaki çizgiler silikleştikçe, bilmek ve anlamak arasındaki fark da bulanıklaşır ve anlamı kavramlaştıramanın sonuçları ile karşılaşırız:

  1. Doğruluğun önemsizleşmesi: Popülizm, pseudo-bilim, click-bait
  2. Veri kirliliği: Whatsapp mesajları, travmatik videolar, Arif’in Manchester’a attığı gol
  3. Google etkisi: İnternetten ulaşacağımızı bildiğimiz bilgileri unutmak
  4. Dijital amnezi: Dijital cihazlarımıza kayıt ettiğimiz bilgileri unutmak
  5. Anonim referanslar: Bir arkadaşım, gazete için bilim yapan İsviçreli Bilim İnsanları
  6. Commercialism: Her şeyin ticari olarak ele alınması

Yazının ikinci bölümünde, kişilerin bu süreci nasıl yönetilebileceğine dair bildiklerimi paylaşacağım.

Sonraki Bölüm: 📝 Bölüm 2: Not Tutmak ve Anlamak Üzerine Fikirler

--

--